27 September 2009

Eski Bilgisayarlar - Amiga

1980'li yıllarda başlayan ev bilgisayarı furyası özellikle Türkiye'de Atari marka oyun konsollarının ardından Commodore 64 ile yoğunluk kazandı. Önceleri sadece oyun oynamak için kullanılan bilgisayarlar, Basic ile yazılan basit programlar ve ardından Makine Dili (Assembly) ile yazılan daha karmaşık programları beraberinde getirdi.

Bilgisayarların yeteneklerini göstermek için oluşturulan Demo'lar, zamanla rekabet ortamı oluşturdu. Programcılar bir araya gelerek Demo, Swap, Crack grupları oluşturdu. Bir grubun yaptığını, diğeri daha ileri götürdü, Commodore 64'ü oluşturan teknik ekibin "asla yapılamaz" dediği şeyler demolarda birer birer yapılabilir olmaya başladı. Demo-Party'lerde toplanan gruplar, teknikleri hakkında birbirleriyle paylaşımlarda bulundular, böylece "scene" oluştu.

1980'li yılların sonunda Türkiye'de ev bilgisayarı ile tanışan çoğu kişi bu dünyaya Commodore 64 ile 'merhaba' demiştir. Türkiye'de Commodore 64 için yazılan program bulabilmek imkansıza yakın birşeydi. Tüm piyasa kopyalanmış oyun programlarından oluşuyordu. Depolama birimi olarak kullanılan "ucuz" teyp sürücülerin yavaşlığı, kafa ayarı(!) problemi gibi sebepler Commodore 64'den hızlı uzaklaşmayı beraberinde getirdi.

Commodore 64'ün 1982'de başlayan başarılı serüvenine Amiga 500 1987'de katıldı. Amiga 500'de disket sürücüsü standarttı, hız, ses ve grafik yetenekleri çok üstündü. Türkiye'de bulunabilecek program sayısı da Commodore 64'e göre daha iyiydi.

Amiga'yı Amiga yapan custom chip denilen, Amiga için tasarlanmış işlemciye yardımcı çiplerdir. Fat Agnus, Gary, Paula, Denise isimli bu çipler Amiga'yı, tüm yükü CPU'ya bırakan PC'lerden ayırıyordu.

Amiga, Türkiye'ye 1987 yılı sonlarında Amiga 500 ve Amiga 2000 modelleri ile geldi. Yurdumuza giriş yapan ilk Amiga 500'ler, Kickstart 1.2 ve Workbench 1.2 ile geldi. OCS olarak adlandırılan "eski chipset" yada "Original ChipSet"e sahip bu modeli 1989 yılının sonlarında Kickstart 1.3 ve Workbench 1.3.2 (34.28)'e sahip daha yeni bir model izledi. Kimi kaynaklarda (yanlış olarak) ECS olarak adlandırılan bu chipsette en önemli fark Fat Agnus chipinin biraz geliştirilmiş olması ve 1 MBYte ChipRAM adresleyebilmesidir. ECS Agnus olarak adlandırabileceğimiz bu modeli 1991'in sonundan itibaren Amiga 500+ izlemiştir.

Amiga 500+ görünüm olarak Amiga 500 ile aynıdır. En önemli fark Kickstart 2.04 (37.175) ile gelmesi, mainboard üzerinde 1 MByte ChipRAM bulunması, grafik işlemlerinden sorumlu Denise chipinin yenilenmesi SuperDenise haline gelmiş olması ve gelişmiş Fat Agnus'dan oluşmasıdır. Ayrıca Battery Backed Up clock'da Amiga'ya 500+ ile eklenmiştir.

Amiga'nın yükselişe geçtiği dönem 1988 yılıdır. Bu yıla kadar olan dönemde Commodore 64'ten Amiga'ya uyarlanan programlar, Amiga'nın yeteneklerini kısmen kullanabilen programlardan ve oyunlardan oluşuyordu. Daha sonra Amiga üzerinde kendini geliştiren programcılar yeni tekniklerle, Amiga'nın gücünden tam anlamıyla faydalanmaya başladılar. 1988 ile 1991 yılları arasını Klasik Amiga Dönemi olarak tanımlayabiliriz.

1991 yılının ortalarına kadar süren Amiga'nın hakimiyeti bu tarihten itibaren grafik ve işlemci gücünün hızla yükseldiği PC'lere kaymaya başladı. SoundBlaster gibi ses kartlarıyla, bu alandaki yeteneğide ekleyen PC'ler hızla Amiga'nın yerini aldı. Programlar ve oyunlar artık Amiga için yazılmıyor, PC'lerde yazılıp, daha sonra Amiga'ya aktarılıyordu. Özellikle oyunlarda hissedilen yavaşlama, grafiklerdeki kalitesizlik bu sebepten olmuştur. Amiga 500'ün sınırları ve genişletilme özellikleri belirli olmasına karşın programcıların bunu amansız bir şekilde zorlaması bu mükemmel bilgisayarın sonunu hazırlamıştır.

Klasik Amiga dönemi Amiga 500+'dan sonra Amiga 600 ile 1992 yılının ortalarında bitmiştir.

Amiga 500+ Mainboard Detayları

Labels: , , ,

14 September 2009

Night's Rest

Sent from my iPhone


- Posted using Mobypicture.com

10 September 2009

Şans

Çoğu zaman neden ben? neden biz? diye düşünmeden edemez insanoğlu. Zaman zaman neyin nasıl ve hangi koşullarda meydana geleceğini bilemez, şans faktörünün hayatımızdaki rolünün ne kadar büyük olduğunu kavrayamayız, hatta "her insan kendi şansını kendisi yaratır" diyerek küçümseriz onu. Karmaşık kombinasyon formüllerine ihtiyacımız yok, en temel matematik kuralından yola çıkabiliriz. 0 veya 1, Evet yada Hayır, olmak yada olmamak, devre açık veya kapalı. İşte bu kadar, günlük hayattaki pek çok olayı oturtabiliriz buraya. Sabah vaktinde uyanabildin mi? 1 veya 0, evet yada hayır. Yağmur yağacak mı, şemsiye aldın mı? Evet-Hayır? Sınavda sorulan sorular çalıştığın yerden mi çıktı 1 veya 0.

Hayatımızdaki pek çok şeyi kontrol edebilir, gerekli önlemleri alıp, hazırlığımızı aldığımız önlemler doğrultusunda yapabiliriz. Ama şans faktörüne karşı hiçbir hazırlık yapamayız. O gerekli yerde ya yanımızdadır, yada çok uzağımızda.

Herkes kimi zaman şanssız, kimi zaman şanslı anlar, saatler, günler yaşayabilir. Mesele şans faktörünün yanımızda olup olmaması değil, ne kadar süre ile ne kadar sıklıkta yanımızda olduğudur. Kiminin yanından hiç ayrılmaz, kiminin yanında hiç olmaz.